Yunus Parkları Neden Kapatılmalı
Yunus Parkları Neden Olmamalı
Yunuslar, memeli hayvanlar grubunda denizde yaşayan ve insanlar ile sosyalleşebilen sıcak kanlı canlılardır. İnsanların hissettikleri duyguları yakından hissedebilir ve tıpkı insanlar gibi annelik duyguları, sevinçleri, üzüntüleri vardır.
Fakat insanlar onları çok sevdiği doğal yaşam alanları olan denizlerden koparıp, beton kafeslere hapsediyor ve para karşılığında çalıştırıyor.
Yunusların çoğu Japonya’da avlanıyor, oldukça vahşi ve kanlı av sahnelerinin ardından binlerce kilometre uzaklıktaki yunus parklarına yani hapishanelere getiriyorlar. Sonar sistemlerini bu beton havuzlar içinde kullanamadıkları gibi açlıkla terbiye edilip insanların istediği her hareketi yapmaya zorlanıyorlar. Aç kalmamak için onlardan istenen her şeyi yapıyorlar. Denizlerde balık sürülerine tenezzül etmeyen bu canlılar, bir kaç ölü balık uğruna doğal hayatlarında yapmadıkları hareketleri yapmak zorunda bırakılıyor ve yine hapishanelerine dönüp ertesi günü bekliyorlar.
Bu hapishaneler, devamlı motor sesi olan, alışık olmadıkları klorlu su ve kilometrelerce yüzmeye alışmış bir canlı için katlanması işkenceye dönüşen küçük alanlardan oluşuyor. Bir insan zorla bir yere kapatıldığında ne hissederse onlar da aynılarını hissediyorlar. Gülümseyen yüz ifadeleri sizi yanıltmasın çünkü bu canlılar öldüğünde de gülümsüyorlar.
Kendi doğal yaşam alanları olan okyanuslarda, saatte ortalama 40 km hızla yüzebilen, ortalama 300 metre derinliğe dalabilen, günde 130 km katedebilen yunuslar, ufacık akvaryumlarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Dünyanın en büyük havuzu bile olsa çıkışı olmayan bu alanlar, okyanus kadar engin ve özgür olamaz.
Yunus parkları sektörü içeriği korkunç, yüzbinlerce doların konu olduğu sömürü üzerine yerleştirilmiş, eğlence olarak tanımlanan zalim bir sektör.
Yunus parklarında eğlence uğruna bu canlılara verilen eğitim gaddarca. Yoksa aynı dili konuşmadığınız bir canlıya başka bir minik balık uğruna nasıl parende ve takla attırabilirsiniz ki?
Sirklerde yaşamak zorunda bırakılan hayvanların dramı, bilinçsiz tüketiciler olduğu sürece sona eremez. Hayvanların çektiği eziyetin tüm sorumlusu insandır. Bir canlının acı çektiğini bile bile hangi aklı başında insan eğlenebilir? Perde arkasında eziyetin olduğu gösterilere neden çocuklarını götürmek ister?! Hele ki psikolojisi bozuk bir canlının, insanlara terapi amaçlı iyi geldiği nasıl söylenebilir? Tüm bunlara kayıtsız kalarak hâla yunus parkları talep eden insan ne kadar sağlıklı düşünüyordur?
Yunusların çoğu parklarda yaşadığı eziyet sonucunda intihar ediyor. Tutsak yunuslar ve balinalar ölü balıklarla besleniyor. Oysa kendi doğalarında büyük ve inatçı avcılar. Zamanlarının yarısını avlanarak geçiren yunuslar için yapay beslenme biçimi, daha az fiziksel ve zihin hareketi demek. Bu da bilimsel tezlere göre onlar için psikolojik sıkıntılar oluşturuyor ve özellikle erkeklerde asabiyet haline dönüşüyor. Bir süre sonra bu ruh hali, birçok bilimsel teze göre, birbirlerine veya eğitmenlerine aniden saldırmalarına veya nefeslerini tutarak, betona atlamalarına, yemek yemeyerek intihar etmelerine yol açıyor!
1979'da Avrupa Konseyi’nde Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması tasarısı hazırlandı ve Bern sözleşmesi adı altında imzalandı. Sözleşmeye imza atan ülkeler yunusları da koruma altına alma yükümlülüğüne girdi. Türkiye bunu ancak 1 Eylül 1984'de onayladı.
Günümüzde halen bu anlaşmalar yetersiz kalıyor ve yunuslar insanlar tarafından hunharca avlanmaya ve köleleştirilmek üzere Yunus Parkları adı altındaki hapishanelere tıkılmaya devam ediliyorlar. Hiçbir canlı insanları eğlendirmek zorunda değildir, her hayvan kendi doğasında yaşamalı ve birey hakkı tanınmalıdır. Yunus parklarının kapatılması ve tekrar tekrar açılmaması için verilmesi gereken mücadele bitmiyor.
Yunuslara yapılan her türlü istismar insanlık suçudur.
BİR CEVAP YAZ